Dünya Hipertansiyon Günü: Türk Nöroloji Derneği Basın Bülteni

17.05.2017

DÜNYA HİPERTANSİYON GÜNÜ –HİPERTANSİYONLA BİRLİKTE İNME NEDENİYLE ÖLÜMLER ARTIYOR! TUZA DİKKAT

Prof. Dr. Şerefnur Öztürk  (Türk Nöroloji Derneği Başkanı)

Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji AD Başkanı

     Beyin damar hastalıklarının en önemli ve yaygın nedeni olan hipertansiyon giderek artan ve toplum sağlığını büyük ölçüde tehdit eden bir sağlık problemidir.  Önlem ve tedavi farkındalığını artırmak, bu konuya dikkat çekmek üzere 17 Mayıs “Dünya Hipertansiyon Günü” ilan edilmiştir. Hipertansiyon yaş ile artan ve hemen hemen bütün organlarda hasar oluşturarak ciddi hastalıklara yol açan bir durumdur. Hipertansiyonun önlenmesi veya tespit edildiğinde uygun şekilde tedavi edilmesi ile başta beyin damar hastalıkları büyük ölçüde önlenebilir. Bu durumda atılacak en önemli adım kişilerin kan basınçlarını öğrenmek yani “tansiyon”larını öğrenmektir. Bu bireysel olarak da toplumsal olarak da önemli bir adımdır ve bu bilginin ardından gerekenler yapılabilir. Aile hekimlerine bu konuda çok önemli görevler düşmektedir.

     Hipertansiyon, sistolik kan basıncının (halk arasında büyük tansiyon olarak bilinen) 140 mmHg veya diyastolik kan basıncının (halk arasında küçük tansiyon olarak bilinen) 90 mmHg dan fazla olması, antihipertansif tedavi alıyor olmak veya en az iki kere doktoru tarafından yüksek kan basıncının tespit edilmiş olması olarak tanımlanmıştır. Bu durum şeker hasalığı ve diğer hastalıkların birlikteliği ile farklı düzeylerde de değerlendirilir.

     Kardiyovasküler hastalıklar ile hipertansiyon birlikteliği dikkati çekecek düzeyde yüksektir. İlk defa miyokard infarktüsü geçiren hastaların % 69’unun, ilk defa inme geçirenlerin %77’sinin, koroner kalp hastalığı olanların % 74’ünün 140/90 mmHg üzerinde kan basıncına sahip olduğu bilinmektedir.

     Beyin damar hastalıkları nedeniyle olan  ölümlerin yaklaşık üçte biri hipertansiyona atfedilmektedir, Ellibeş yaşındaki normotansif kişilerin yaşam boyunca hipertansiyon geliştirme riski %90 dır. Altmışbeş yaşındaki kişilerin üçte ikisinden fazlası hipertansiftir. Yani hipertansiyon her zaman kapımızda bekleyen bir tehlikedir ve bu tehlike ancak farkındalıkla etkisiz hale getirilebilir.

          Türkiye’de hipertansiyonu sıklığı oldukça yüksektir. Yani üç kişiden biri hipertansiftir ancak bu kişilerin yaklaşık % 40’ı bu durumunu bilmemekte ve bu kişilerin üçte biri ise tedavi almamaktadır.

     Hipertansiyon öncesi durum olarak da önemli bir dönem tanımlanmıştır ve  farkında olunması gereken bir durumdur. Sistolik kan basıncının tedavi altında olmaksızın 120-139 mmHg olması veya diyastolik kan basıncının 80-89 mmHg olması yada hastaya doktoru tarafından iki kere hipertansiyonu olduğunun söylenmiş olduğu durumlar için kullanılır.  Uluslarası verilere göre  20 yaşından büyük yetişkinlerin yaklaşık % 30 ‘u prehipertansiyona sahiptir ve bu durum da hem kalp hem beyin damar hastalıkları için risk oluşturmakta bu hastalıkların ortaya çıkma riskini 1,5-2 kat artırmaktadır. Bu risk hipertansiyonda olduğu gibi yaşla birlikte artmaktadır 

     Beyin damar hastalıklarından ölüm ve sakat kalma oranlarını azaltmanın en ideal yolu bu hastalıkların risk faktörlerinin azaltılması için koruyucu önlemlerin alınmasıdır. Bu risk faktörlerinin başında hipertansiyon gelmektedir ve hipertansiyon diğer risk faktörleri ile sıkı bir ilişki içindedir. Bu nedenle hipertansiyonun önlenmesi ve tedavisinde diğer kardiyovasküler risk faktörlerinin de mutlaka önlenmesi ve giderilmesi gerekir.

     Hipertansiyona neden olan faktörler yaş, etnik özellikler, aile öyküsü ve genetik faktörler, düşük eğitim seviyesi ve sosyoekonomik durum, kilo fazlalığı, yetersiz fiziksel aktivite, sigara, psikososyal stres faktörleri, uyku apnesi, beslenmeye bağlı faktörler (yağ ve tuz oranı yüksek) ve aşırı alkol alımıdır. Diyet ve yaşam tarzı değişikliği ile hipertansiyonun önlenebileceği ortaya konmuştur. Hipertansiyon prevelansı aşırı kilo ve obezite prevelansındaki artışla birliktedir.

     Bireyin ve dolayısı ile toplumun yaşam tarzında eğitim ve çevresel düzenlemeler ile yapılacak değişiklikler ile bu risk faktörlerinin büyük ölçüde önlenebildiği ve dolayısı ile beyin damar hastalıklarının önlenebildiği gösterilmiştir. Yeterli koruyucu önlem alınamaz ise hipertansiyon, bu risk faktörlerinin başında gelmeye devam edebilecektir.

Tuza Dikkat!

        Hipertansiyonu önlemede tuz kullanımının azaltılmasına yönelik çabalar ve tüketilen gıdaların içerdikleri tuz oranları konusunda doğru bir bilgilendirme sağlanması büyük önem taşımaktadır. Tuzun temel içeriğini oluşturan sodyumun özellikle hazır gıdalarda ve uzun süre korunması gereken paketlenmiş gıdalarda, soslarda yer aldığına dikkat çekilmektedir. Tuz kullanımının kısıtlanması konusunda alışkanlığın çocukluk çağından başlayarak yerleştirilmes igerekmekte ve bu konuda aileler ve okullar gereken sorumluluğu almalıdır.

Günümüze ait ve gelecekteki nüfus değişim verileri ve risk faktörlerindeki artışlar göz önüne alındığında geleceğe yönelik projeksiyonlar kardiyovasküler ve serebrovasküler hastalıklardan ölüm oranının ve kaybedilecek sağlıklı yıl oranının önemli artışlar göstereceğini ortaya koymaktadır. Vasküler hastalıkların her aşamasında, hipertansiyona multisipliner ve doğru yaklaşım korunmada çok önemli yer alırken, fonksiyon kaybı ve ölüm oranlarını azaltmada da en etkin tedavi yaklaşımlardan biri olmaya devam edecektir.