Uyku Tıbbı

 

   

Uyku, çok eski zamanlarda pasif bir dönem olarak görülmekteydi ve önemi hakkında yeterli bilgi mevcut değildi. Ancak günümüzde biliyoruz ki, ömrümüzün üçte biri gibi oldukça büyük bir bölümünü kapsayan uyku, hem zihinsel hem de fiziksel sağlığımızı her gün yenilememiz gerekli ve önemli olan oldukça aktif bir dönemdir. Uykunun zamanlaması ve süresi kişisel farklılıklar göstermektedir. Her birey, kendisi için gerekli olan süre ile sağlıklı bir uyku yapısına sahip olmalıdır. Aksi halde, hipertansiyon, kalp hastalıkları ve inme gibi pek çok hastalıklar için önemli bir risk ortaya çıkmaktadır.


Uyku yapısını ve kalitesini etkileyen çok sayıda (yaklaşık 85 farklı) uyku ile ilişkili bozukluk tanımlanmıştır. Uyku esnasında ortaya çıkmaları nedeniyle çoğu zaman hastaların farkına vardıkları bulgular ile seyretmeyebilirler ve bu durum hastalığın farkındalığını, dolayısıyla tanı ve tedavisini geciktirir. Uyku ile ilişkili bozuklukların yaşam kalitesini azaltarak kişinin sağlığında bozulmaya neden olacağı bilinmelidir. Gerek trafik kazalarının gerekse iş kazalarının önemli bir kısmı uyku yoksunluğundan kaynaklanmalıdır. Bu bilgiler, uyku sağlığının önemini vurgulamaktadır.

 

Pek çok farklı türde uyku ile ilişkili bozukluklar bulunmaktadır. Bir kısmı uykuya dalma veya sürdürme güçlüğüne yol açarken, diğerleri gündüz aşırı uykululuğa neden olabilmektedir. Vücudun biyolojik saati ile çevresel koşullar arasındaki uyumsuzluk, kişilerin uyumak istediklerinde uyuyamamasına, uyanık kalmak istedikleri dönemde ise uykulu olmalarına neden olur. Uykuda yürüme, altını ıslatma, kâbuslar gibi diğer sorunlar da uykuyu kesintiye uğratabilir. Uyku ile ilişkili solunum bozuklukları gibi bazı uyku hastalıkları ise yaşamı tehdit edici boyutta olmaktadır.

 

Uyku ile İlişkili Solunum Bozuklukları
Bu hastalık grubunda en sık görülen hastalık, “Uykuda Nefes Durması Hastalığı” olarak ifade edebileceğimiz “Obstrüktif Uyku Apne Sendromu”dur. En sık belirtisi uykuda azalma-artış ile seyreden şiddetli horlama ve aralarda kesintilerin (tanıklı apne) olmasıdır. Bunun ana nedeni, uyku esnasında üst solunum yollarındaki kasların kontrolünün bozulması sonucu dil kökü ve aşağısında havayolunda kapanmanın meydana gelmesidir. Kapalı havayolunu zorlayarak açmaya çalışan kişide gürültülü solunum ile birlikte horlama belirir. Boğazda büyük bademcik olması, damak yapısının aşağıda yerleşmesi gibi anatomik darlık oluşturan nedenler ile aşırı kilo, sigara ve alkol tüketimi gibi durumlar da horlamayı arttırır. Hastanın kendisinden ziyade, horlayan kişiyle aynı yatağı paylaşan, aynı evde kalanlar, hatta komşular rahatsız olurlar ve horlayan hastanın hekime başvurması için uyarırlar.

 

Obstrüktif Uyku Apne Sendromu yaşla birlikte artar, orta yaş ve üzerinde toplumun yaklaşık yarısında görülür. Uykuda meydana gelen nefes durmaları, uykunun bölünmesine ve kandaki oksijen oranının düşmesine neden olur. Nefes durması, nihayetinde hastayı uyandırır, ancak bunlar çoğunlukla kısa sürelidir ve hasta sabah hatırlamaz. Ancak tekrar uykuya dalma ile birlikte tekrar nefes durması meydana gelir. Sabaha kadar bu şekilde kalitesiz uyuyan hasta, sabah yorgun olur, dinç hissetmez. Gün içinde de uykulu hisseder, dikkatini yoğunlaştıramaz ve bu durum trafik ve iş kazalarının yaşanmasına neden olur. Uyku esnasında ise, nefes durması esnasında ciddi bir tehdit altında kalan sinir sistemi uyarılır, kalp ve damarlar üzerindeki etkisi artar, gece kan basıncında yükselme olur ve kalp kasında gerilme yaşanır. Tüm bu etkiler, uykuda kalp krizi ve beyin felci (inme) gibi hayatı tehdit edici ikincil sonuçlar doğurur. Bunun yanı sıra, uykunun bozulması vücudun gece metabolizmasını bozarak kilo aldırır, endokrin ve cinsel fonksiyonları etkiler, yaşam kalitesini önemli oranda düşürür.

 

Obstrüktif uyku apne sendromu şüphesi olan bireylerin, uyku bozuklukları merkezine başvurmaları ve bir gece ile polisomnografi adı verilen uyku tetkikini çektirmeleri gerekir. Klinik değerlendirme ve tanı amaçlı yapılan uyku tetkiki sonucunda tanı konulur.

 

 

Obstrüktif uyku apne sendromu tedavi edilebilir bir hastalıktır. Hastalığın hafif şiddette olması ve hastada eşlik eden diğer ek risk faktörlerin olmaması durumunda dama-dil kökü ile ilgili cerrahi girişimler ve/veya kilo kontrolü gibi tedavi yöntemleri yardımcı olabilir. Ağız içi kemik-diş problemleri olan hastalarda diş hekimliği tarafından düzenlenen ağız içi cihazlar da tedavide kullanılabilmektedir. Ancak hastalığın orta veya şiddetli olması durumunda, ya da hastada eşlik eden diğer risk faktörleri olması durumunda ise, hastalığın uykuda hayati risk taşıması nedeniyle, etkinliği kesin olarak gösterilmiş tek tedavi olan “”maske ile basınç tedavisi” uygulanmalıdır. Bu tedavinin ayarlanması ve belirlenmesi için tedavi amaçlı uyku tetkiki yapılmalıdır. Farklı tipte cihazlar ve basınçlar arasından, hasta için en uygun olan tedavi seçeneği belirlenir ve hastanın her gece, uyku boyunca basınçlı hava veren maske ile uyuması istenir. Her ne kadar uyum sorunları yaşansa da, hastalık ve riskleri hakkında bilinçlendirilen hastalar, etkin bir tedavi ile hastalık ile ilişkili şikayetlerden ve hayati risklerden korunmaktadırlar. Hastalığı ilaç ile tedavisi yoktur. Sigara ve alkol tüketimi azaltılmalı, uykuda nefes durmasını tetikleyebilecek ilaç veya bitkisel maddelerin tüketiminden kaçınılmalıdır.

 

Uykusuzluk
Uykuya dalamama, uykuyu sürdürememe ya da sabah erken uyanıp tekrar uykuya dalamama şikayetleri uykusuzluk hastalığının (insomni) bulguları olabilir. Toplumda uykusuzluk sık görülse de, ancak bu şikayetlerin süreğen bir şekilde ortaya çıkması ve kişinin günlük yaşamını etkilemesi durumunda uykusuzluk hastalığından bahsedilir.

 

 

Uykusuzluk çocuk yaş grubu dahil her yaşta görülebilir. Toplumda yaklaşık %10 oranında bildirilmektedir. Özellikle kadınlarda ve ileri yaşta sıktır. Uyum bozukluğuna bağlı uykusuzluk, genellikle heyecan veya stres altında oluşur. Çocuklar, örneğin, sonbaharda okulların açılmasından hemen önce uykularında çok sık döner ve hareket ederler. Uykusuzluk önemli bir sınavın veya spor aktivitesinin öncesindeki gece ortaya çıkabilir. Erişkinler önemli bir iş toplantısı öncesinde veya bir aile bireyi veya yakın arkadaşı ile bir tartışma sonrasında sıklıkla kötü uyurlar. İnsanlar evlerinden uzakta olduklarında daha kolay uyku problemine sahip olma eğilimindedirler. Meridyenleri geçen uzun yolculuklar uyum bozukluğuna bağlı uykusuzluğa neden olabilir. Yatma vaktine yakın bir zamanda yapılan egzersiz (dört saat içinde) uykusuzluğa neden olabilir. Ancak tetikleyici faktörler ortadan kalktığında, uyku çoğunlukla normale döner.

 

Kronik uykusuzluk hastalığı, en az üç ay sürer ve haftada en az 3 gece tekrarlar. Hastaların çoğu uyuyamayacağı için endişelenir ve bu durum uykusuzluğu daha fazla tetikler. Uyumak için çaba harcanmaması gerekir. Uyku öncesi yapılan aktivitelerin bilinçaltında uykuyu hatırlatması gerekir; pijama giymek, ışıkları kapatmak veya battaniyeyi örtünmek gibi. Ancak yatakta müzik dinlemek, kitap okumak gibi aktivitelerin yapılması bu ilişkiyi bozar. Yatakta uyanık halde yatmak da uykusuzluğu tetikler. Yukarıda bahsedildiği gibi kısa süreli bir uyum sorunu olan uykusuzluk şikayetleri, bu tür yanlış davranışların yapılması sonucu kalıcı hale gelir. Sağlıklı bir uyku örüntüsünü bozan bu tür davranışlardan sakınmak gerekir. Ek olarak, gündüz saatlerinde aşırı miktarda kafein tüketilmesi ya da yatmaya yakın saatlerde çay/kahve tüketimi ve nikotin tüketimi de uyu kaçırıcı etkiye sahiptir. Alkol tüketimi, sıklıkla uyumak için başvurulan bir yöntemdir, her ne kadar alkol alımı sonrasında kısa sürede uykuya geçiş sağlansa da, alkolün etkisi ile uykunun içeriği oldukça bozulur ve kötü kalitede uyku, dinlendirici olmayan bir uykuya ve ertesi sabah yorgun uyanmaya yol açar.

 

Birçok tıbbi hastalığın ve kullanılan ilaçların da uykuyu bozabileceği bilinmelidir. Eşlik eden psikiyatrik problemler, ağrılı hastalıklar, mide-bağırsak problemleri ya da akşam saatlerinde alınan bazı ilaçlar (soğuk algınlığı ilaçları, bazı tansiyon ilaçları gibi) uykusuzluğa neden olabilir. Vardiyalı çalışma saatleri de uykusuzluğa neden olabilir.

 

Bunun yanı sıra, tahmin edileceği gibi, ses ve ışık gibi çevresel faktörler de uyku sağlığını etkiler. Her ne kadar uyumak için sessiz ve karanlık bir oda önerilse de, hiç ışık geçirmeyen koyu perdelerin kullanımı sabah saatlerinde uyanmak için ihtiyaç duyulan ışığın odaya girmesine engel olur, uyku-uyanıklık döngüsünü negatif yönde etkiler ve bu nedenle önerilmez.

 

Uykusuzluk şikayetleri bir aydan daha uzun süredir devam ediyor ise ve günlük işlevleri bozuyorsa uyku bozuklukları ile ilgilenen bir hekime başvurmak gerekir. Detaylı bir klinik değerlendirme ile, kişiye özgü uyku yapısının ortaya konulması, uykusuzluk şikayetlerine dair yanlış inanış ve davranışların tanımlanması ve tetikleyebilecek diğer nedenlerin detaylı bir şekilde sorgulanması gerekir. Uykusuzlukta bazen sadece bilgi verme ve uyku hijyeni (uyku sağlığı) eğitimi ile düzelme sağlanabilir. Uyku hijyeni ile ilgili önlemler şu şekilde özetlenebilir:

  1. Uykusuzluğu olanlar daha uzun uyku süresi sağlayacağını umarak yatakta uzun süre kalabilmektedir. Ancak yatakta daha fazla zaman geçirmek uykuyu böler ve yukarıda bahsedildiği üzere uykusuzluğu arttırır. Bu nedenle, yatakta geçirilen sürenin kısıtlanması, uykunun bütünleşmesini ve daha etkin olmasını sağlar.
  2. Çevresel uyarıcılar - bilinçaltında “uyu” ya da “uyuma” mesajını veren faktörler - kontrol edilmelidir. Yatak odası uyku dışındaki diğer işlerin yapıldığı ya da üzüntülerin yaşandığı yer olmamalıdır. Bu aktiviteler ve eşlikçi düşünceler uykuyu engeller. Bu nedenle uyku dışında (ve cinsel aktivite dışında) hiçbir aktivitenin yatakta veya yatak odasında yapılmaması önerilir. Yatma saati öncesinde uyarıcı aktivitelerin yapılması veya uyarıcı maddelerin tüketilmesi engellenmelidir.
  3. Yatağa sadece uykulu hissedildiğinde gidilmesi önerilir. Yatağa gittikten bir süre sonra uykusuzluk hissedildiğinde ise tekrar yatak odasından dışarı çıkılması ve başka bir yerde sessiz bir aktiviteye başlanması önerilir. Yatak odasına sadece, ama sadece, uykulu iken geri dönülmesi ve gerekirse bu işlemin gece boyunca tekrar edilmesi önerilir.
  4. Tatil günlerinde ve hafta sonlarında da düzenli uyku saatleri olması önerilir.
  5. Gün içinde şekerleme yapılmaması önerilir.

 

Ancak uyku hijyeni ile ilgili önlemler işe yaramadığında ilaç desteği alınabilir. Hekim önerisi olmadan uyku hapı kullanılması doğru değildir. Uyku hapları bazen bir başka hastalıklardan kaynaklanan problemleri maskeleyebilir veya tersine arttırabilir. Uykusuzluğun doğru olarak tanımlanması ve ilaç başlanmadan önce tüm tedavi seçenekleri bir uyku uzmanı ile tartışılmalıdır. Bazı reçetesiz alınanlar da dahil olmak üzere pek çok uyku hapı mevcuttur. Uyku hapları doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Psikiyatri hekimleri tarafından rahatlatma ve davranışçı bilişsel terapilerin alınması da faydalı olacaktır. Rahatlatma terapisi sakinlik hissi oluşturmaya çalışan bir grup aktiviteden oluşur. Bunlar arasında sakin bir ortamda hoş düşüncelere odaklanmaya çalışılması yer alır. Rahatlatma terapisinin kullanılması uykuya dalma şansını arttırmada yardımcıdır. Bilişsel terapide ise, uykusuzluğa dair yanlış fikir ve düşüncelerin düzeltilmesi amacıyla bazı metotlar kullanır. Uykunun başlatılmasına ve gün içindeki endişenin ve yatma vaktindeki uyanıklığın giderilmesinde faydalıdır.

 

Uyku ile İlişkili Hareket Bozuklukları
Uyku ile İlişkili Hareket Bozuklukları içinde en sık görülen hastalık Huzursuz Bacaklar sendromudur (HBS). Hastalar geceleri dayanılmaz şekilde bacaklarını hareket ettirme isteği duyarlar. Belirtileri hastadan hastaya değişkenlik gösterir. Hastaların çoğu bacaklarındaki rahatsız edici hisleri tarif etmekte güçlük çekerler. Sıklıkla ‘uyuşma’ ya da ‘karıncalanma’ şeklinde tarif edilir. Bu kramptan çok farklı bir histir. Bacaklardaki bu huzursuzluk hissi en sık olarak baldırlardır. Hareketsiz şekilde oturmak ve yatmak bacaklardaki bu hoş olmayan hisleri artırır. Bacakları hareket ettirmek ve germek ise yakınmaları geçici ve kısa bir süre için azaltır. Bazı hastalarda bacaklar yanında kollarda da benzer hoş olmayan hisler vardır. Bazı HBS hastalarının yakınmaları sürekli değilken diğerlerininki her gece ortaya çıkar. Bu nedenle hastaların birçoğunun uyku kalitesi bozuktur. İyi uyuyama sonucu gün içinde yorgun olabilirler. Yine bu nedenle mesleki ve sosyal yaşamları aksayabilir. Gün içi uykululuk hali HBS’nin yarattığı sorunlardan sadece biridir. Bu hastalar sıklıkla araba ya da uçak yolculukları, sinema, tiyatro ve iş toplantıları gibi uzun süreli oturma zorunluluğunu bulunan durumlarda çok zorlanırlar.

 

 

HBS ile en sık karıştırılan bir diğer uyku ile ilişkili hareket bozukluğu “Periyodik Ekstremite (Bacak veya Kol) Hareket Bozukluğu”dur; burada sadece uykuda ortaya çıkan özellikle bacaklarda ancak kollarda da olabilen atmalar şeklinde motor hareketler vardır. Genellikle kişiler kendileri fark etmez ancak yatak partnerleri ya da ebeveynler tarafından izlenir. Bu gibi durumda hastalık tanısı konulmaz; ancak bu hareketler hastanın gece uykusunu etkiler ise, ya da gündüz şikayetlere yol açıyor ise, o zaman periyodik ekstremite hareket bozukluğu olarak tanısı konulur. Klinik muayene ile tanı konulan HBS’den farklı olarak, burada tanı için polisomnografi yani uyku tetkikinin yapılması ve bacak hareketlerinin gösterilmesi şarttır.

 

HBS ülkemizde her 100 kişiden üçünde bu hastalık bulunmaktadır. Batı ülkelerinde daha da yüksek oranlar bildirilmektedir. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmektedir. Yaşlılarda da gençlere göre daha sık görüldüğünü bildiren çalışmalar olsa da ülkemizde şimdiye dek yapılan tek toplum temelli çalışmada genç erişkinlerle yaşlılar arasında fark bulunmamıştır. HBS genetik geçişli olabilir; ailesinde HBS bulunan çocuklarda da HBS olabilmektedir. Bazen çocuklardaki bu yakınmalar yanlışlıkla ‘büyümeye bağlı ağrılar’ olarak nitelendirilmektedir. Bazen de bu çocuklara yanlışlıkla halk arasında ‘hiperaktif’ olarak bilinen “dikkat eksikliği-hiperaktivite sendromu” tanısı konulmaktadır. Oysaki bu çocuklar hiperaktif oldukları için değil HBS nedeniyle bacaklarını hareket ettirme gereksinimi duydukları için yerlerinde duramamaktadır. HBS gebelikte ortaya çıkabilir ya da şiddetlenebilir. Ayrıca bazı hastalıklarda da HBS görülme sıklığı artar:

-Demir eksikliğine bağlı kansızlık
-Bacaklarda kan dolaşımı bozukluğu
-Fıtık ya da bacak sinirlerinde bozukluk
-Böbrek hastalıkları
-Kas hastalıkları
-Alkolizm
-Bazı vitamin ve mineral eksiklikleri gibi.
 

HBS tanısı uyku bozuklukları ile ilgilenen uzman hekimlerce konulmalı, tanı ve tedavi takibi yine uzman hekimlerce yapılmalıdır. Henüz HBS tanısını koyduracak bir kan testi ya da özel bir tetkik bulunmamaktadır. Tanı hekimin ayrıntılı bir hastalık öyküsü alması ve fizik muayene yapmasıyla konulmaktadır. Tanıda şüphe olduğunda ya da HBS’nin ortaya çıkmasını kolaylaştıran ek bir hastalık varsa bunun saptanması için kan tetkikleri, sinir ölçüm testleri (elektromiyografi) ya da uyku tetkiki gerekebilir.

 

HBS’nin tedavisinde ilk aşama şikayetlerin ortaya çıkmasını kolaylaştıran ya da neden olan başka bir durum ya da hastalığın bulunup bulunmadığını saptamaktır. Bu hastalıklar arasında demir eksikliği anemisi, diyabet ve artrit yer alır. Bazı ilaçların kullanımı da HBS yakınmalarını artırabilir. Bu hastalıkların tedavisi ya da ilaçların kesilmesi bazen yakınmaların azalmasını, nadiren de kaybolmasını sağlayabilir. Ancak çoğu zaman bu kolaylaştırıcı hastalıklar en uygun şekilde tedavi edilse de HBS ile ilgili yakınmalar devam eder. Zaten hastaların yarısından çoğunda da altta yatan kolaylaştırıcı bir hastalık ya da ilaç kullanımı yoktur.

 

HBS’nin hafif formlarında çoğunlukla hastanın kendisinin keşfettiği sıcak banyo, bacak masajı, sıcak havlu, buz uygulaması, ağrı kesiciler, düzenli egzersiz ve kafeinli içeceklerden kaçınma gibi tedbirler yararlı olabilir. Akşamların yoğun zihinsel aktivite gerektiren bulmaca çözmek gibi işler yapan hastaların bazılarında da yakınmalar gerileyebilir. Ancak orta ve ağır derecede HBS olan hastalarda bu tedbirler yetersiz kalır ve HBS tedavisinde kullanılan ilaçlardan almaları gerekir. İlaçların etkinliği hastadan hastaya değişebilmektedir. İlaç seçiminde eşlik eden hastalıklar, yaş, hastalığın ağırlık derecesi gibi faktörler dikkate alınır. Tüm ilaçların yan etkileri vardır. Bu nedenlerle özellikle tedavinin ilk aylarda çoğu zaman yakın takip gerekir.

 

Gündüz Aşırı Uykululuk Hastalıkları
gece sağlıklı bir uyku süresi ve yapısını takiben uyanık kalınması gereken dönemlerde dayanılmaz uyku ataklarının olması bir hastalık belirtisidir. Bu yakınmalarla bir uyku bozuklukları merkezine başvuran hasta, bu konuda uzmanlaşmış hekimler tarafından değerlendirilir ve olası ikincil nedenler araştırılıp sonuca gidilmeye çalışılır. Gündüz aşırı uykululuk hali birçok hastalık için ortak bir belirti olsa da, unutulmaması gereken en önemli hastalıklardan birisi “Narkolepsi” dir. Gün içinde uygunsuz saat ve ortamlarda olan kısa süreli dayanılmaz uyku atakları ve kişinin kendini sürekli uykusuz hissetmesi narkolepsinin olmazsa olmaz belirtisidir. Ayrıca; ‘Katapleksi’ adı verilen heyecanla (gülme, şaşırma, korkma gibi) ortaya çıkan vücudun bir bölümünde veya tüm vücutta kas gücü kaybı (elinde güçsüzlük ya da olduğu yere yığılma şeklinde), çok hızlı uykuya dalma, dalar dalmaz çok canlı, rahatsızlık verici rüyalar veya halüsinasyonlar görme, ‘Uyku Felci’ adı verilen, halk arasında ‘karabasan’ olarak bilinen (bilinç yerinde olmasına rağmen kısa süreli felç olmuş gibi hareket edememe) ataklar narkolepsinin diğer belirtileridir.

 

Narkolepsi tanısı için öncelikle gece uyku tetkikinin yapılması ve bu testin normal çıkması beklenir. Gündüz uykululuk halinin ortaya konulması için uyku testi yapılan gecenin ertesi günü ise “Çoklu Uyku Latans Testi” denilen, gün içinde 4-6 kez kısa şekerleme dönemleri oluşturarak hastanın belirli sürede uykuya dalıp dalmadığı ve rüya görülen uyku evresine geçip geçmediği test edilir.

 

Narkolepsi tedavisinde, tüm uyku bozukluklarında olduğu gibi uyku hijyeni vazgeçilmezdir. İnsomni yani uykusuzluk hastalığında yasaklanan gündüz şekerlemeleri, bu hastalarda tam tersi tedavinin bir parçası olarak önerilebilir. Gündüz uyku atakları, gece şikayetleri, katapleksi atakları gibi her şikayete özgü ilaçlar tedavide kullanılmaktadır. Tedavi ve takiplerin uyku bozuklukları konusunda uzman bir hekim tarafından yürütülmesi esastır.

 

Parasomniler

Parasomniler, uykuda ortaya çıkan anormal davranışlarla seyreden uyku bozukluklarını tanımlamak için kullanılır. En sık bilinen uyurgezerliktir, ancak yatak içinde oturma etrafa bakma, garip hareketler yapma, bağırma, çığlık atma ve vurma gibi pek çok şekilde ortaya çıkabilir. Genellikle küçük yaş gruplarında izlenir ve yaşla birlikte görülme sıklığı azalır. Ailesel olma eğilimindedir. Yorgunluk ve uykusuzluk, ateşli hastalıklar veya bazı ilaçlar atakları tetikleyebilir ya da sıklaşmasına neden olabilir.

 

Konfüzyonel uyanma, uyurgezerlik ve uyku terörü, uyanma bozukluğu olarak da isimlendirilirler; burada atak esnasında hasta tam olarak uyanamadığı için bu atak görülür. Beynin motor alanları uyanık, beynin hafıza ve düşünce alanları uykudadır. Bu nedenle yaptığı motor hareketler anlamsızdır ve hastalar sabah atakları büyük oranda hatırlamazlar. Uyanamadıkları için bu atak olduğu için, atak esnasında uyandırmaya çalışmak doğru değildir; bu durum atağın uzamasına ve hastanın saldırgan hale geçmesine neden olur. Genellikle komutlara uyan hastalara, sakince yatağa geri yatmaları konusunda telkinde bulunulmalıdır.

 

Konfüzyonel uyanma, göz açma, şaşkın bakma, yatakta doğrulma gibi hareketler şeklinde olur. Uyku teröründe ise çoğunlukla ‘tüyleri ürperten’ bir çığlık vardır, hastalar çok korkmuş gibidir. Göz bebekleri büyür, nefes alması hızlanır ve terler. Bu olay her ne kadar seyredenleri dehşete düşürse de yaşayan kişi, bunun farkında değildir. Uyandığı zaman hiçbir şey hatırlamaz. Kabus veya kötü rüyalardan en büyük farkı da budur, yani olay rüya ile ilişkili değildir. Uyurgezerlik ise yatak dışına çıkma ve yürüme davranışı ile şekillenir. Daha büyük çocuklarda sıktır. Bazen sadece yataktan kalkar ve birkaç adım atarlar. Ancak bazen de evin dışına bile çıkabilirler. Bazen daha karmaşık şeyler de yapabilirler. Örneğin odadaki eşyaların yerlerini değiştirebilirler. Bu sırada yaralanmalar da olabilir. Uyku ile ilişkili yemek yeme, uyurgezerlik ile birlikte farkında olmadan yemek yemeyi tanımlar. Uykuda bilinçli olmaksızın normalde yenilmeyecek türde bir şeyler yenilir. Sabah mide bulantısına ve ciddi kilo alımına yol açar. Her yaş ve cinsiyette olabilmesine karşın, genç kadınlarda daha sıktır.

 

Açıklama: C:\Users\drgbe\Desktop\eskiz\karabasan.png

 

Genelde ailesel olarak izlenmesi ve aile fertlerinin ataklara aşina olması nedeniyle bu grup hastaların daha nadiren doktora başvurdukları izlenir. Ancak her halükarda, tanının netleşmesi, epilepsi (sara) gibi uykuda ortaya çıkabilecek diğer hastalıklardan ayırt edilebilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması amacı ile uyku bozuklukları ile ilgilenen bir hekime başvuru önerilir. Nitekim bu ataklar hastanın kendisinin yaralanmasına yol açabilir veya etrafındakilere zarar verebilecek tehlikeli durumlar oluşturabilir. Özellikle sık olarak izlendiğinde gece uykunu bozar ve gündüz aşırı uykululuk gibi diğer şikayetlere de neden olur. Ayrıca bu atakları tetikleyen altta yatan diğer uyku bozuklukları da olabilmektedir, uyku apnesi, mide rahatsızlıkları veya uykuda bacak hareketleri gibi. Bu nedenle uzman görüşü ve deneyimli bir hekim değerlendirmesi şarttır.

 

Tedavide ilk ve en önemli basamak çevresel güvenlik tedvirlerinin alınmasıdır. Hastaların yaralanmasını önlemek için basit önlemler alınmalıdır. Yatak odasındaki eşyaların, yaralanmaları önleyecek şekilde düzenlenmesi, pencerelerin iyi kapatılması, kapı ve pencerelere kilit veya alarm takılması alınabilecek önlemlerdir. Yaralanmalara, çevresindekilere şiddete, aşırı yemek yemeye veya çevresindekileri rahatsız etmeye yol açan uyanıklık bozuklukları ise ilaç tedavisi gerektirir.

 

Rüya yaşama hastalığı olarak isimlendirilebilen “Rüya Uykusu (REM) Davranış Bozukluğu” da bir parasomnidir. Uyku esnasında rüyaların esas olarak görüldüğü REM uykusu döneminde, normalde solunum kasları dışında tüm kaslarımız felç olmuş gibidir. Bazı kişilerde bu felç olma durumu tam gerçekleşmez. Bunun sonucunda rüyalar esnasında rüyada görülen/yapılan aktiviteler bizzat yapılır. Yani bir anlamda rüyalarını yaşarlar/oynarlar. Bu da hastaların hem kendisine hem de yakınlarına zarar verebilir. Tanısında klinik muayenede elde edilen bilgilerin yanı sıra uyku tetkikinin yapılması şarttır. Böylelikle altta yatabilecek diğer tetikleyici durumların varlığı da ortaya konulmuş olur. Tedavisi ilaçlar ile yapılır.

 

Uykuda irkilmeler, çoğu kişinin en az bir ya da birkaç kez yaşadığı bir durumdur. Tüm vücutta uykuya dalarken ani irkilme olur. Vücudun irkilmesi dışında başka şekillerde de olabilir. Örneğin ani ışık veya ses algılama şeklide de olabilir. Çoğu kez zararsızdır. Bir hastalık olarak kabul edilmez ve ileri inceleme gerektirmez. Tek başına uykuda konuşma da bir hastalık olarak kabul edilmez ve tedavi gerektirmez.